DerlediklerimizGüncel

Nubar Ozanyan | ‘Muzaffer olacağız’ (Başkan Gonzalo)

Gonzalo yoldaşın sözleri bir kez daha çınlıyor kulaklarımızda: “Devrim mutlaka muzaffer olacaktır.” Bu, ne boşa söylenmiş anlamsız bir söz ne de sadece bir temennidir. Diyalektiğin kaçınılmaz yasasının bir kez daha hatırlatılmasıdır.

Sonbaharın Eylül’ünde devrimin koca bir yüreği durdu. Emperyalizme ve gericiliğe karşı dinmeyen öfkeli ve cesur bir ses sustu. Bükülmeyen sıkılı bir yumruk asılı kaldı yoksulların devrim semalarında. Kırılamayan devrim iradesi, son nefesine kadar gericiliğin karanlık hücrelerinde bir bayrak gibi dalgalandı.

Devrimin ve özgürlüğün büyük öğretmeni artık bedenen aramızda yok. Öfke ve hüzün, bilincin en keskin yerinde ve en önünde duruyor. Gonzalo yoldaşın sözleri bir kez daha çınlıyor kulaklarımızda: “Devrim mutlaka muzaffer olacaktır.” Bu, ne boşa söylenmiş anlamsız bir söz ne de sadece bir temennidir. Diyalektiğin kaçınılmaz yasasının bir kez daha hatırlatılmasıdır.

Gonzalo yoldaşın ölümsüzlüğü, tutsaklığı gibi kendi sözleriyle “devrim yolunda bir büküntüden başka bir şey” değildir. Büküntüye takılan ancak yenilmeyen devrim dalgası And Dağları’ndan bir kez daha yayılacak dünyanın yoksul kırlarına. Oradan mutlaka parıldayacak demokratik halk devriminin ve sosyalizmin yıldızı. Ve yine sıkılı yumruğuyla karanlığı parçalayan sesi bir kez daha yankılanacak. Çünkü devrimin temel yasasıdır, yenildiğimizde yeniden başlamak devrime!

Dile kolay, tam 29 yıl tek başına direnmek! Ne güneşin parıldayan ışığını görmek ne de sıcak bir yoldaş sözü duymak… Karanlık duvarlara bakarak içini karartmadan, inancını yitirmeden devrime ve özgürlüğe tutunmak… Her gün, her an, her dakika sol memenin altındaki cevahiri düşmana inat beslemek, büyütmek, çoğaltmak. Son nefesine kadar devrime, özgürlüğe sadık kalarak halkın çıkarlarını emperyalizme ve gericiliğe karşı savunmak… Sıkılı yumruğu her daim özgürlüğün havasında tutmak…

Unutmamak gerekir; ölümsüzleşen ne bir sıra neferi ne de zamanının belli bir dilimini devrime adamış yaşlı bir militan değildir. Görünüşleri korkunç olan ancak gerçekte o kadar da kudretli olmayanlara karşı “kağıttan kaplan” tanımını yapan Mao’nun yolundan kararlılıkla giden bir devrim ustasından bahsediyoruz. Bütün yaşamını ardında bırakarak Ayahachou Dağları’na çıkarak bozkırın en kuru yerinden kıvılcımı tutuşturup devrimi başlatan bir ustadan bahsediyoruz.

Başkan Gonzalo’nun her şeyini aldılar. Sayısız ideolojik saldırı ve psikolojik kuşatma altında 29 yıllık ağır tecrit koşullarında alamadıkları tek şey özgürlük fikriydi; kıramadıkları devrim iradesiydi. Onun yaptıkları, yapmaya çalıştıkları yüzyıllar da geçse unutulmadan nesilden nesile aktarılacaktır. Yapılanlar ve yaratılanlar asla kaybolmayacaktır. Yoksulluk ve cehaletle karanlık hale getirilen dünya, devrimin ışığı ve coşkusuyla dolacaktır mutlaka.

Gonzalo yoldaşın zindanda katledilmesi karamsarlığı değil iyimserliği ortaya çıkarmalıdır. Devrim, her gün kendini yeniden yeniden üreterek yenileyerek sürüyor. Ve biz halkın çocukları olarak devrimin savaş siperlerinde mevzilenerek yapmamız gerekenleri, işimizi bir kez daha hatırlamalıyız. Hem de Gonzalo yoldaşa dönüp onun sözlerine kulak vererek bir kez daha; “Çünkü biz burada halkın çıkarlarını, parti ilkelerini ve halk savaşını savunuyoruz” diyebilme irade ve kararlılığını gösterebilmeliyiz. Tam da Gonzalo yoldaşın ölümsüzleştiği bugün, bu şiarı daha yüksek sesle haykırmalıyız. Çünkü bizim yaşama ve mücadele etme nedenimiz fazladır. Çünkü biz özgürlüğe susamış dağlara aşık bir halkın çocuklarıyız.

Devrim görevimizi yerine getirmeyi düşünmektir aslolan. İnsanlar “son”lara doğu yürürler ama yaratılanlar asla sonlanmayacaktır. Daha güçlü ve yeni bir başlangıcın adımları atılarak, uzun menzillere varılır. Bugün yoldaş Gonzalo için türküler söyleme zamanıdır. Karanlığı parçalayan sesimiz dağları uyandırmalıdır. (14.09.2021, Yeni Özgür Politika)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu