DünyaGüncel

Hamburg’da “Sosyalist hareketin yeniden yapılanması ve Devrimci Öncü” konulu panel

Hamburg'da Atılım, Partizan ve Kürt Hareketi'nin katılımıyla “Sosyalist hareketin yeniden yapılanması ve Devrimci Öncü” konulu panel düzenlendi

Almanya’nın Hamburg kentinde Atılım’ın düzenlediği “Sosyalist hareketin yeniden yapılanması ve Devrimci Öncü” konulu Panel Atılım, Partizan ve Kürt ulusal hareketi temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Panelde ilk olarak Marksist Teori yazarı İbrahim Okçuoğlu konuşma gerçekleştirdi.

Okçuoğlu, konuşmasında şunları ifade etti: 1956’dan sonra yönetime gelen Kruşçev revizyonizmi bildiğini tekrarlamanın ötesine geçememiş, sosyalist ideolojiyi, örgütlenmeyi tartışır halaegetirmiştir. SSCB’nin dağılması, ABD’nin yoğun anti-komünist propagandası dünyada olduğu gibi Türkiye’de de devrimci mücadelenin yeniden yapılanmasına neden olmuştur. Birçok sol hareket bizim anladığımız anlamda devrimci mücadeleden kopmuş ve tasfiye olmuşlardır.

MLKP 90’lı yıllarda  komünistlerin birliğini sağlama iddiası ile ortaya çıkmıştır. 90’lı yıllardan sonra ikinci bir saldırı da Post-Marksizm ve Negricilik olarak ortaya çıkmıştır. Bu eğilimler Sınıf mücadelesini ve işçi sınıfını toplumsal mücadelenin unsurlarından sadece birine indirgemişlerdir. MLKP bütün bu saldırılara karşı mücadeleye devam etmiş ve Kadın Mücadelesine bakışını , işçi sınıfı içinde çalışmayı yeniden gözden geçirmiş, kendini dergi sayfalarında değil, yaşamın içinde pratikte var etmiştir.

Gazi ve Gezi ayaklanmalarına önderlik etmiş, Rojava devrimine katılmış, HBDH’ın oluşturulmasında aktif rol almıştır. Sadece Kuzey Kürdistan’ın bir seksiyonu olarak değil  Kürdistan’ın bütün parçalarında  mücadele ediyoruz. Şu anda iktidarda bulunan partilere  karşı ne kadar muhalif grup varsa birlikte çalışmada sakınca görmüyoruz. Bu bir taviz değil günümüz koşullarında bir gerekliliktir.” şeklinde konuştu.

“Sosyalist hareketin yeniden yapılanması sürecinde eksikliklerimiz de oldu” diyen Okçuoğlu, “Gençler arasında sağlam bir örgütlülüğünüz yoksa, dergi sayfalarında yazdıklarınızın da bir önemi yoktur” diyerek sözünü tamamladı.

“Yine de her saldırıya rağmen tekrar ayaklarımızın üstüne doğrulduk”

Okçuoğlu’nun konuşmasının ardından konuşan Partizan Temsilcisi ise sözlerine ‘Maoizm bir bilimdir’ diyerek başladı. Maoizmin bugün, Türkiye’den Peru’ya, Hindistan ve Filipinler’e kadar geniş bir coğrafyada karşılık bulduğunu ve Maoist komünist devrimcilerin mücadeleye devam ettiğini vurguladı. Türkiye’de Mahirlerin, Denizlerin ve İbrahim Kaypakkaya’ların kurduğu örgütlerin faşist devlet tarafından çok sert saldırılara maruz kaldığını da söyleyen Partizan temsilcisi sözlerinin devamında şunları ifade etti:

CIA’nın yetiştirdiği Türkeş gibi faşistler ve paramiliter güçler devrimci örgütlere her fırsatta saldırtılmıştır. Biz bunlara tavır koymakta çok geç kaldık. Bu bir hataydı. 12 Eylül faşist darbesi ise TDH için  ikinci bir yenilgi dalgasıdır. Binlerce kişi hapse atıldı. İşkencelerden geçirildi, işten atıldı, katledildi. Yine de bu yenilgi ideolojik bir yenilgi değildi. İçeriden çıkanlar 90’lı yıllarda kitle hareketinin yükselmesini sağladılar. Kürt ulusal hareketi de bu saldırıdan güçlenerek çıktı.

Bahar eylemleri, Zonguldak Maden İşçileri Eylemleri ile bir canlanma yaşandı. Bunu engellemek için burjuvazi Sivas, Gazi, Ulucanlar, Amed zindan katliamlarını gerçekleştirdiler. 19 Aralık 2000’de Türkiye’nin bütün cezaevlerinde büyük bir katliam yaşandı. TDH’ yı şiddetle dize getiremeyeceğini fark eden burjuvazi, bu sefer ideolojik bir saldırı da başlattı. Sosyalizmin yıkıldığını, sınıf mücadelesinin bittiğini, asıl mücadelenin kimlik mücadelesi olduğunu bu gerçeği görmeyen ve hala mücadele edenlerin “terörist” olduğunu söylediler. Bu bir anlamda da hayat buldu. Sınıf mücadelesini bırakıp kimlik mücadelesine sarıldık. Yine de her saldırıya rağmen tekrar ayaklarımızın üstüne doğrulduk. Düşman saldırıyorsa durum iyidir. HBDH bu saldırıları püskürtmenin ortak bir aracıdır.”

Araştırmacı/yazar Hasan Çewlik ise şunları söyledi: “Doğrular kimsenin tekelinde değildir. Eğer bir faşizm varsa buna karşı mücadele etmek, karşı koymak haktır. Faşist Türk devletinin her fırsatta sırayla bir Kürt hareketine bir Türkiyeli devrimcilere saldırıyor, ikisini aynı anda karşısına almamaya çalışıyor. Kürt ulusal hareketi faşizmin bu saldırılarına karşı Demokratik Konfederalizm ile karşı koymaya çalıştı ve bunda da başarılı oldu. Gezi ayaklanması nasıl Türkiyeli devrimcilerin moralini yükselttiyse, Rojava’da bizim moralimizi yükseltmiştir.” dedi.

Konuşmasına, “Kürt hareketi sosyalizm benim de hedefim diyor ve ilkel milliyetçiliğe takılmıyor. DAİŞ faşizmine karşı halkların birliği ulus devleti reddeden bir bakışla gelişti. Bazı farklarımız olsa da bunu pratik mücadele içinde çözebiliriz. HBDH’yi bu yüzden anlamlı buluyorum. Ancak ortak hareket etmede hala sorunlarımız var. Her grup kendi önceliklerine odaklanıyor. Buda ortak bir duruşu güçleştiriyor. Yine de bunların zaman içerisinde aşılacağına inanıyorum. HDP’nin son dönemde devletle yakınlaşmasını doğru bulmuyorum. Devlete çok yaklaşırsan seni yutar” şeklinde sona erdirdi.

Soru bölümünde ise öne çıkan sorular şunlardı.

Alman komünistleri: Neden Ortadoğu emperyalizmin zayıf halkasıdır? Bugün Latin Amerika’da Afrika’da, Asya’da bir çok ülkede mücadele devam etmektedir.

Kaypakkaya geleneğinden gelen örgütlerin sık sık bölünmesinin nedeni iki çizgi mücadelesi olabilir mi?

Neden Demokratik Konfederalizm?  Sosyalizm ideoloji ile aynı çatı altında uyumlu çalışabilirler mi?

Kimlik siyasetinin sınıf mücadelesinin önüne geçirilmesi doğru mudur?

Panel soru ve cevap bölümündeki tartışmalardan sonra sona erdi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu