Güncel

PUSULA  | Yığınların Öfkesini Örgütlemek

"İdeolojik, siyasal, örgütsel anlamda ne kadar netlik kazanarak sağlamlaşırsak, kitleler içinde o denli güçleniriz, kök salarız. Çünkü kendini her bakımından örgütleyen bir kolektifin güncel gelişmelere müdahale etme kabiliyeti artar."

Emperyalist-kapitalist sistemin krizinin yaratmış olduğu yokluk ve yoksulluk büyük yığınların günlük sosyal yaşamlarında daha çok hissedilmektedir.

AKP-MHP iktidarının bu durumu artık düzeltemeyeceğine dair düşünceler sokaklarda, iş yerlerinde, evlerde öfkeli bir tarzda dile getirilmekte. Daha da önemlisi, karşı devrim cephesinde var olan iyimserlik havası da önemli oranda erimiştir. Dünyada ve Türkiye coğrafyasında var olan ekonomik göstergeler, işsizlik tablosu, egemenlerin korkularını büyütüyor.

TÜİK’in imalat ve sanayi üretimi alanlarında gerçek olmayan büyüme rakamları da artık karın doyurmuyor. Çünkü sosyal yaşamın her karesinde gerçekler bağırdıkça bağırıyor. Bu bağırtı aynı zamanda bir değişim istemini de içeriyor. Elbette ki bu değişim istemi, esas olarak AKP iktidarının değişimini kapsamaktadır. Yani bir bütün olarak sistemi hedeflememektedir.

Bu gayet normaldir. Kitlelerin değişim istemlerini siyasal iktidar mücadelesine yöneltmek ancak dışarıdan devrimci bir müdahaleyle mümkündür. Devrimin partisi, yığınların öfkesini örgütleyip, savaştırmadan başta işçi sınıfı olmak üzere ezilenlerin lehine bir toplumsal değişimin gerçekleşmesi düşünülemez.

Bu nedenle sistemin krizi karşısında, kendiliğinden değişimin olabileceği beklentisi içine girmemeliyiz. Çünkü krizler ne kadar büyük ve yıkıcı olursa olsun, kapitalist- emperyalist sistemi tarihin çöplüğüne gömemez. Kapitalist-emperyalist sistemi bu çöplüğe gömecek olan krizler değil, krizlerin sunmuş olduğu imkanlardan yararlanan proletaryanın önderliğindeki geniş emekçi yığınlar olacaktır.

Enternasyonal proletarya ve devrimci güçler, bu tarihsel misyonu oynamadıkları sürece, geçici de olsa burjuvazi bu krizleri atlatır. Egemen sınıfların farklı klikleri yığınların öfkesini parlamento koridorlarında tüketir. Bugün de böyle bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Yığınların dipten gelen öfkesi, iktidar alternatifi olan devrimci cephede değil “AKP karşıtı cephe” de birikiyor.

Yani egemen sınıfların diğer bir kliği olan “Millet İttifakı”ında. Kötünün iyisi yoktur. Yaşanan her şeyin sınıfsal bir temeli vardır. Ya mazlumdan yanasındır ya da zalimden yana. TC’nin kurucu partisi olan CHP ile MHP’nin ikizi olan İYİ Parti’nin başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçilere, Kürt ulusu ve baskı altında olan, yok edilen, yok sayılan azınlık milliyetlere, mezhep ve inanç gruplarına, kadın ve LGBTİ+lara vereceği bir şey yoktur.

Böyle bir dertleri de yoktur. Çünkü onlar da zalimlerin sofrasında oturuyorlar. Üretenlerin emekleri üzerinde tepiniyorlar. Millet İttifakı ne mazlumların sesidir ne de onların yaralarını saracak dermandır. Yüzyıldır “Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak” ırkçı felsefesiyle tüm farklılıkları yok eden, yok sayan, kuzu postuna bürünmüş kurdun ittifakından ancak ve ancak imha ve inkâr, yoksulluk ve sefalet, ölüm çıkar.

Bu nedenle gerçek anlamda demokrasi ve özgürlük isteyenler, “açlık ve yoksulluk kader değildir, egemen sınıfların aşırı sömürü ve hırsızlığının eseridir” diyenler, yığınları bu tehlikeye karşı uyarma göreviyle karşı karşıyadırlar. Bu uyarıları ve her koşulda devrim ve sosyalizm propagandasını yapmak bizim varlık gerekçemizdir. Bugün çağrılarımızın işçi ve emekçiler cephesinde gereken yankıyı bulamaması haklılığımızı gölgelemez. İnat ve ısrarla yığınlara gerçekleri taşımak zorundayız.

Keza örgütlenerek örgütlemek, tartışarak netleşmek, kolektif hareket etme tarzımıza güç katacaktır. İdeolojik, siyasal, örgütsel anlamda ne kadar netlik kazanarak sağlamlaşırsak, kitleler içinde o denli güçleniriz, kök salarız. Çünkü kendini her bakımından örgütleyen bir kolektifin güncel gelişmelere müdahale etme kabiliyeti artar.

Sınıf savaşımı içindeki adımları hızlanır. Dolayısıyla tüm tartışmalarımızı plan ve projelerimizi yarını kazanmak için bugünün görevlerini layıkıyla yerine getirme anlayışı üzerine oturtmalıyız. Güncel gelişmelere çok yönlü müdahale etmede kayıtsız kalan, harekete geçmeyen bir pratiğin karşılığı olmaz. Oysa bugün egemenlerin bu saldırılarına karşı söylemlerin arkasında duran militan bir duruş ihtiyacı vardır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu