GüncelMakaleler

DENGE AZADİ | İktidarın Çıkmazı, Kürt Sorunu ve “Barış Elçisi” CHP

"Toplamda baktığımız zaman CHP’nin bu çıkışları, Kürtlerin biriken öfkesini sistem içine kanalize etmeyi ve Kürt ulusunu, “biz çözeceğiz” palavralarına inandırmayı amaçlıyor."

Ülkenin içerisinde bulunduğu süreç, mevcut durum ileriki dönemlerde yaşanacak karmaşanın bizzat habercisi olarak karşımızda duruyor. Son dönemde en güncel ve yakıcı olan ve gitgide büyüyen sorun olan ekonomik kriz, halk için başat rol oynamakta.

Bu duruma belli başlı zorunlu ürünlerin kotalı satışlarından tutalım da üretimin gittikçe dibi görmesi, doların önü alınamayan yükselişi, faturaların halkın sınırlarını zorlayacak raddeye gelmesi gibi birkaç örnek verilerek herkesin malumu olan mevcut çöküş anlaşılabilir.

Ekonomik kriz halka bu denli zor zamanlar yaşatırken iktidar, “görmedim, duymadım, bilmiyorum” oyununu oynamaya devam ediyor. Diğer yandan seçimler yaklaştığı için çalışmalarını da sürdürüyor. Her seçim yaklaştığında ve aslında her süreçte yaptıkları gibi milliyetçiliği körüklemenin, HDP’ye saldırmanın startını vermiş durumdalar.

Kobanê kumpas davası da bu süreçte verilebilecek en iyi örneklerden bir tanesi. Kumpasın en başından beri fiyaskolar silsilesi ile karşı karşıyayız. Zamanında “HDP binalarına neden saldırı yok?” diyen hâkim bu davada mahkeme başkanı yapılmıştı. Binlerce sayfalık iddianame birkaç gün içinde kabul edilmiş ve yargılamalara başlanmıştı. Bu yargılamaların hukuksuzluğu, yoğunluğu ise kamuoyuna yansıtıldı ve tepki gördü.

Dava başladığından bu yana devrimci-demokratik kamuoyunun, HDP’nin en çok dillendirdiği konu Saray’ın hem hakim hem savcı olduğu ve dosyada hukuki hiçbir zeminin olmadığıydı. Çok net bir biçimde görüldüğü üzere iktidar ile birebir ilişkili olan kişiler hakkında yapılan onca ifşaattan sonra tek bir soruşturma dahi başlatılmamış olması ancak HDP’nin, HDP’li vekillerin en ufak bir konuşmasında soruşturmalar yığını ile başbaşa bırakılması; iktidarın esas amacına doğru açıktan yol almaya çalıştığının bir göstergesiydi.

Zaten bu süreçte kapatma davası da gündeme getirilerek HDP’ye ve toplamda devrimci, demokratik-yurtsever güçlere gözdağı verilmeye çalışıldı. Kobanê kumpas davası da esas amaç için yani kapatma davası için bir “delil” niteliğinde kullanılmak istendi, isteniyor.

Geçtiğimiz süreçte yaşanan gelişmelere bakacak olursak: Dava avukatları, yargılamanın hukuksuzluğuna vurgu yaparak, davanın böyle devam etmesi durumunda davanın tarafı olmayacaklarını belirten bir açıklama yaptılar. HSK yine mahkeme başkanını değiştirdi, dava ise 29 Kasım’a ertelendi. Toplamda baktığımızda belli bir hedef doğrultusunda yola çıkılmış olsa da bir karmaşa var. Zaten siyasi saiklerle hazırlanan bir iddianame ve açılan bir dava ile karşı karşıyayız. İktidardan talimat bekleyen bir mahkeme heyeti söz konusu ve dava çok uzatılmadan bitirilmeye çalışılıyor.

Yargı organı, halihazırda beklenenin dışına çıkmış değil, uzun bir dönemdir iktidarın tekelinde olması bakımından verdiği kararlar, yargılama biçimi şaşırtıcı sayılmaz. Bu dava yanısıra Kürt ulusuna her alanda saldırılar yoğunlaşmaya devam ediyor. Tezkerenin uzatılması teklifi de bu saldırılardan sadece bir tanesiydi.

Ekonomik kriz ile köşeye sıkışan, yaşanan olumsuz gelişmeler karşısında bir açıklama dahi yapamayan, yönetme krizi derinleşen iktidar; milliyetçilik kartı ile yeniden canlanmaya, kan kaybını biraz da olsa dindirmeye çalışıyor. Ancak tezkerenin uzatılması önerisi dahi halkın esas gündemlerinden uzaklaşması için kullanılamamış oldu.

Tezkereler, iktidar için sıkıştığı dönemlerde kullanacağı bir yedek oyuncu halini almış ve geçtiğimiz haftalarda oyuna sürülmüştü. İyi Parti cephesinden destek alınmış ancak CHP kanadı tezkereye “hayır” diyeceklerini belirtmişti. Hatta CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu politik bir açıklama yaparak tezkereyi reddetmişti.

 

Zor zamanların “kurtarıcısı” CHP!

Seçim yalnızca AKP için yaklaşmıyor pek tabii! Mevcut duruma baktığımızda Kürtlere yönelen, devlet ve iktidar eliyle yapılan saldırılar CHP tarafından kınanarak, barış ve kardeşlik vurguları yapılarak Kürt seçmenin gözünde iyi bir izlenim bırakmaya çalışılıyor.

Tezkere için “sınır ötesine askerler değil, TÜGVA’cılar gitsin” denmesi de bu çıkışlardan bir tanesiydi. Sınır ötesi tezkerelerin Kürt halkı için ne anlama geldiğinin bilincinde olan CHP’nin böyle bir açıklama yapmış olması elbette doğal. Hatta sadece Kürt seçmeni etkilemek için değil, AKP’den uzaklaşan, iktidarı eleştiren seçmeni kazanmak adına da atılmış bir adımdı. Çünkü askerin değil iktidar yanlılarının savaş bölgesinde yer almasını talep etmek kafası karışık seçmen için de olumlu bir anlam taşıyabilirdi.

Bunun yanısıra geçtiğimiz dönemde Irak Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret eden CHP, ilgiyi üzerine çekmeye çalışıyor demek yanlış olmayacaktır. Kürt seçmenin ilgisini çekmek, HDP ile dayanışma içerisinde olduğu iddiasında olmak elbette ki belli bir etki yaratacak ve seçimlerde CHP’nin lehine sonuçlar doğuracaktır.

Halihazırda hem T. Kürdistanı’nda hem de diğer bölgelerde Kürtlere yönelik saldırılar devam etmekte ve Kürt ulusunun bu saldırılara karşı öfkesi de her geçen gün büyümekte. Deniz Poyraz’ın katledilmesi ile hız kazanan bu süreçte zırhlı araçlarla çocukların katledilmesi, kolluk güçlerinin özelde Kürdistan’da saldırıların dozajını artırması, HDP’ye yönelen “hukuki”, siyasi, pratik saldırılar bu öfkenin büyümesini dolayısıyla bir yere kanalize edilmesi gerekliliğini doğuruyor.

Devletin mekanizmaları iktidar eliyle işletilirken, milliyetçilik gerçekliği göz ardı edilemeyeceğinden sistem içi çözümler dahi sunulamıyor. Böylesi durumlarda ise “Zor zamanların kurtarıcısı” CHP, barışçı kimliği ile sahneye çıkıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi ve Kürt kimliği üzerinden ırkçı yorumlara maruz kalması üzerine yine barış güvercinlerini uçurmaya hazırlanan CHP, bir açıklama ile kardeşlik vurgusu yapıyor ve ayrıştırmalara karşı çıkıyor.

Toplamda baktığımız zaman CHP’nin bu çıkışları, Kürtlerin biriken öfkesini sistem içine kanalize etmeyi ve Kürt ulusunu, “biz çözeceğiz” palavralarına inandırmayı amaçlıyor. Aslında her zamanki gibi yaratılan boşluktan faydalanma, bu boşluğu doldurma gayretini gösteriyor. CHP’nin yakın zamanda yaptığı bir açıklama ile Kürt sorununda çözüm olarak masayı ve HDP’yi göstermesi de iktidarın yanlış politikalarına karşı bir alternatif olarak açığa çıkmıştı.

CHP’nin şu an için izlediği politikaların çok büyük çoğunluğunun, iktidarın halkı, ülkeyi soktuğu çıkmazı daha görünür hale getirmek ve daha iyi bir yönetim olunacağının garantisini vermeye çalışmak olduğunu söyleyebiliriz. Lakin çok değil kısa bir süre öncesine kadar AKP-MHP faşist ittifakından pek de farkı olmayan, Kürt ulusuna ve kazanımlarına açıktan veya el altından saldıran CHP’nin bu süreçteki çıkışları, demokrat görünme çabaları, halk nezdinde, özelde ise Kürt ulusu nezdinde ne kadar karşılık bulur tartışmaya açık.

Demokrat ve barışçıl görünme çabaları; daha önceki pratikleri unutturacak ve sistem içi, asla sonu ve garantisi olmayan çözümleri dayatabilecek kadar büyük bir etki bırakabilir mi bu da muamma.

Elbette ki esas olarak AKP-MHP faşist ittifakının hedefte olduğu bir gerçeklik var. Bu gerçeklik göz ardı edilmeden CHP’nin çıkışlarının çözümün değil yine dar bir alana sıkışmanın yolunu açacağının görülmesi gerek.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu