GüncelMakaleler

HİÇBİR ŞEY HALA ESKİSİ GİBİ DEĞİL VE OLMAYACAK!

24 Haziran’a yaklaşıldıkça sokaklara, meydanlarda yansıyan enerji bunun sadece küçük bir yansıması. Ezilenler, 24 Haziran’da, isyanın 5. yıldönümünde, zalimlere “artık tamam” diyecek. Çünkü ne yapılırsa yapılsın, hiçbir şey, değişimin ve zamanı gelmiş bir düşüncenin önünde duramaz!

Ezilenlerin delice bir çağlayan, coşkun bir nehir gibi bentleri yıkan sinerjisine, öfkesine ve yaratıcılığına sahne olan Gezi İsyanı’nın 5. yılını geride bıraktık.

İsyan, milyonlarca ağızdan dile getirildiği gibi sadece ve sadece bir başlangıçtı. AKP iktidarı/Başbakan R.T. Erdoğan tarafından, Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesi, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası ve AVM yapılmak istenmesi büyük bir toplumsal isyanı tetikledi. 27 Mayıs’ta (2013) ilk kıvılcımları alev almaya başlayan isyanın dönüm noktası 31 Mayıs-1 Haziran’da yaşandı. Taksim ve Gezi Parkı’na çıkan sayısız yolu, sokağı ve de caddeyi kuşatan yüzbinler, düzenin tüm güçlerine karşı korkusuzca ileri atıldı, dört bir yandan taarruza kalktı. Sadece bu da değil, direniş coğrafyanın dört bir yanına yayılmış, özgürlük ve isyan rüzgarı her yanı kuşatmıştı; semtlerde yığınlar sokaklara inmiş, geceler gündüzlere karışmıştı.

Eylemler onlarca kente yayıldı, eylemlerin hemen hepsi “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş” sloganıyla, esasta Taksim direnişiyle dayanışmak ve polis vahşetini protesto etmek amacıyla başladı. Her kentte düzenin yasaklarıyla hesaplaşmak açısından öne çıkan ana meydanlar, toplanma ve direniş merkezleri oldu. Ne var ki dayanışma eylemleri kısa sürede poliste ifadesini bulan AKP iktidarıyla kıyasıya bir hesaplaşmaya ve dayanışmadan çıkıp hızla o kentin kendi direnişine dönüştü. 2 Haziran günü İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı veriler isyanın net tablosunu sunuyordu. Buna göre; 28 Mayıs’tan 2 Haziran’a kadar olan dönemde eylemler 67 ile yayılmıştı, ki bu sayı iki gün içerisinde 80’e çıkacaktı. Bu süreçte toplam 235 eylem gerçekleştirilmiş; bu eylemlerde bin 730 kişi gözaltına alınmış, 89 polis aracı, 42 özel araç tahrip edilmişti.

Nihayetinde 1 Haziran günü 36 saatlik kesintisiz, görkemli bir direnişin sonunda yüzbinler Taksim Meydanı’na girecek ve burada geleceğin yeni ve özgür yaşamının ilk nüvelerini inşa edecekti, hem de yaşama, insan ait ne varsa tüm yönleri ve ezilenlerin tüm inceliği ve zekâsıyla. Bundan sonra birbiriyle uzlaşmaz durumdaki iki sınıf ve güç içinde, ideolojik-politik açıdan simgesel anlamı büyük olan Taksim Meydanı/Gezi Parkı ezilenlerin bayramına ev sahipliği yapacaktı. Gezi Parkı, yüzlerce çadırın kurulduğu, geceli gündüzlü etkinliklerin yapıldığı bir yaşam alanıydı artık. Kütüphane, her şeyin ücretsiz olduğu ve halkın sınırsız paylaşım ve dayanışmasına yaslanan devrim market, revir, çay ocağı, ortak mutfak ve bostan ile Nazım ustanın “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” dediği kolektif bir yaşamın temelleri adım adım burada inşa edilecekti.

Taksim Komünü, ötekileştirilenler, baldırı çıplaklar, lanetliler için özgürlükler adası, bir yeryüzü sofrası oluyordu. Gezi-Taksim Komünü, düzenin ezilenlere dayattığı her türlü burjuva, yoz, bencil ve tüketime dayalı kültüre, ilişki ağına karşı, eşitlikçi, özgürlükçü, komünal yaşamın mümkün olduğunu kanıtlıyordu. Direniş, ezilenlerin paylaşım ve eşitlik temelinde kısa sürede açığa çıkardığı, sayısız alternatif örgütlenme tipi ve modelini, bunun yansıması bir yaşam biçimini yaratmıştı. 15 Haziran Cumartesi günü isyan için yeni bir dönüm noktası olacak; Erdoğan Ankara Sincan’da düzenlediği mitingde Taksim’in boşaltılmasını isteyecek, aksi halde zorla boşaltılacağını ilan edecekti. Bu gözdağının ardından Gezi Parkı’na dönük vahşi polis saldırısı başlayacaktı. Ne var ki direniş ateşi kısa sürede sönmedi. Protestolar, eylemler, mahallelerde, parklarda, direnişin yatağı durumundaki dayanışmalar, platformlar devam etti. İsyan dalgası adım adım ama onurlu bir direnişle, arkasında tarihe altın harflerle yazılacak bir destan bırakarak çekildi.

Yaşanan, coğrafyanın dört bir yanına yayılmış görkemli, devasa bir isyandı. Resmi verilere göre toplam 5 bin 532 eylem ya da etkinlik yapıldı. Bu eylemlere 3 milyon 500 bin civarında kişi katıldı. Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert,  Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik, Berkin Elvan, İrfan Tuna, Selim Önder, Zeynep Eryaşar, Serdar Kadakal, Mehmet İstif isyan sırasında polis kurşunu, gazı ya da yarattığı kaos içinde isyanın kalbine kazındı. Yaşamını yitirenlerin yanı sıra 8 bin 163 kişi yaralandı, bunlardan bir kısmında kalıcı hasarlar oluştu. 3 bin 584 kişi gözaltına alındı. 189 kişi tutuklandı, 5 bin 653 kişi hakkında 97 dava açıldı.

Gezi İsyanı Tunus’tan başlayıp, yerkürenin dört bir yanında ezilenlerin ve ötekileştirilenlerin, öfkesine ve direnişine ev sahipliği yapan isyanlar zincirine coğrafyamızdan eklenen bir halkaydı. Her ülkede, o toprağın rengini alan isyanın fitilini coğrafyamızda ateşleyen Gezi Parkı’nda kesilen ağaçlar oldu. İsyan, TC tarihinde görülmedik bir direniş ve öfkeydi. AKP iktidarı şahsında düzenin ayrımcı, ötekileştiren, gerici, cinsiyetçi, homofobik ve transfobik, ırkçı, inançlara yönelik düşmanca uygulamalarına yönelik bir direniş çığlığıydı. Gezi İsyanı, AKP iktidarıyla birlikte ivme kazanan her türlü özgürlük alanının kısıtlanması ve gericileşmeye karşı öfkenin dışavurumuydu. İsyan, yığınların AKP iktidarı boyunca bağrında biriktirdiği enerjiyi açığa çıkaran adeta bir depremdi. Yığınların sinerjisini taşıyan fay hattı, Gezi isyanıyla birlikte kırılmış, yeri göğü sarsan ve toplumsal yaşamın her alanında derin ve silinmez izler bırakan büyük bir sarsıntı açığa çıkmıştı.

Gezi isyanı bir bileşkeydi, her kesimden ezilenlerin kendi öfkesine, biriktirdiklerine ve tepkisine ev sahipliği yapıyordu. Herkesin sokağa çıkmak ve direnişe geçmek için farklı bir nedeni vardı ancak tümünün bileşkesi hiçbir şeyin artık eskisi gibi kalamayacağıydı. İsyan, farklı sınıf ve katmanlardan, ulus ve milliyetlerden; cins ve kimliklerden ezilenler arasındaki çitlerin yıkıldığı, önyargılara güçlü darbelerin indirildiği, ortak düşmana karşı güçlerin birleştirildiği bir zamana ve eyleme tanıklık etti. Yaşananlar, dipten gelen büyük dalganın, değişim dinamiğinin, ezilenlerin tamda bilinci ve yüreğinden geçen fay hattında biriken o muazzam enerjinin zincirlerinden boşanmasıydı. Haziranın bize gösterdiği, bir kez ayağa kalkan kitlelerin o şanlı deviniminin kudreti olmuştur!

 

24 Haziran’da “Artık Tamam”

Gezi’nin-Haziran’ın yıldönümünde yine emekçilerin, ezilenlerin geleceğini derinden etkileyecek gelişmelerin tam göbeğindeyiz. 24 Haziran seçimiyle iktidar, Gezi isyanında hazırlıksız yediği ağır tokattan ders çıkarmak istiyor. Zira biliyor ki, Gezi’yi yaratan temel dinamikler, çelişkiler, bugün çok daha güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. OHAL karanlığı ve KHK rejimi ile iktidar, çeşitli ulus ve milliyetlerden, cins ve kimliklerden ezilenleri büyük bir zapturapt altına almış durumda. Bugün ötekileştirilenler için nefes almak isyan öncesinden de zor. İktidar bunun yani dipte biriken kahredici öfkenin farkında olduğu içindir ki isyanın aktörleriyle savaşmak için mevzilerini sağlamlaştırmak, güçlerini perçinlemek istiyor. Korkuları ve aceleleri bundan. Ne var ki her gün büyük bir öfke mayalanıyor ezilenlerin yüreğinde. Zira, artık ezilenlerin öfkesi kabına sığmıyor. 24 Haziran’a yaklaşıldıkça sokaklara, meydanlarda yansıyan enerji bunun sadece küçük bir yansıması. Ezilenler, 24 Haziran’da, isyanın 5. yıldönümünde, zalimlere “artık tamam” diyecek. Çünkü ne yapılırsa yapılsın, hiçbir şey, değişimin ve zamanı gelmiş bir düşüncenin önünde duramaz!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu