DünyaGüncel

DENGÊ AZADÎ | Tahran Zirvesi’nde Rojava Devrimini Boğma Pazarlığı!

Açıklanan ortak metin zirveden TC devletinin Rojava’ya yönelik kapsamlı bir işgal operasyonuna onay çıkmadığına işaret ediyor.

Rusya, İran ve TC arasında “Astana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı” başlığıyla Tahran’da 19 Temmuz’da gerçekleşen toplantı, üzerinde durulmayı hak ediyor. Zirvede neler konuşulduğuna, masadaki gündemlere geçmeden önce ABD Başkanı Biden’in son turuna göz atmak faydalı olacaktır. Zira Tahran Zirvesi’ni biraz da zorunlu kılan koşulların Biden’in Ortadoğu’ya yönelik ziyaretleriyle olgunlaştığı görülüyor.

Hatırlanacağı üzere Biden, 13-16 Temmuz tarihleri arasında İsrail, Filistin, Suudi Arabistan’ı kapsayan bir Ortadoğu turu gerçekleştirmişti. İsrail’de; İsrail, BAE, Hindistan ve ABD arasında sanal olarak düzenlenecek gıda güvenliği zirvesine, Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde de Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Toplantısına katılmıştı.

ABD emperyalizminin temsilcisi olarak Biden, gittiği ülkelerle çeşitli ikili anlaşmalar imzaladı. Açık ki Biden, özellikle de Ukrayna-Rusya savaşıyla oluşan yeni dengeleri gözeterek, bölge işbirlikçi gerici devletlerini kendi ihtiyaçları temelinde dizayn etmeye çalıştı. Ziyaretinin temel hedefi de bu oldu. Çeşitli ülkelerde ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığına ilişkin mesajları, bölgede kalıcı olduklarına yönelik açıklamaları, Rusya ve özellikle de İran’a yönelik uygulayageldikleri stratejiye yaptığı vurgularda bunu yeterince anlatıyor.

Ne var ki Ukrayna-Rusya savaşında da bir kez daha görüldüğü üzere ABD emperyalizmi, uluslararası emperyalist kapışma sahasında giderek nüfuz alanı ve etkisi azalan bir güç durumunda.

Henüz dünyanın jandarmalığı rolünü kaybettiğini söylemiyoruz ancak düne oranla gerek askeri gerekse de ekonomik alanda daha zayıf bir pozisyonda olduğunu söylemek mümkün. Kendisi de bunu farkında olduğu içindir ki ABD emperyalizmi, NATO’yu Ukrayna-Rusya savaşını bahane ederek kendi çizgisi etrafında yeniden tahkim ederek Avrupa ile ilişkilerini yeniden düzenledi. Yine de ABD devlet başkanlarının önceki Ortadoğu turlarıyla karşılaştırıldığında masada eskisi kadar etkin olmadığını söylemek mümkün.

Nitekim bu tabloyla birlikte ABD emperyalizmi, Rusya’ya yönelik ekonomik ve askeri ambargonun Ortadoğu’da karşılık bulması bununla birlikte İran’ın çevrelenmesi ve hegemonyasının kırılmasına yönelik bilinegelen yaklaşımını tekrar etti. Tahran zirvesini özellikle Rusya ve İran’ın, ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik bu hamlesine yönelik bir karşı hamle olarak okumak mümkün. Elbette TC’nin bu zirveye ABD’nin bölgeye yönelik stratejik yaklaşımlarını kuşanarak ancak bununla birlikte özellikle de Kürt ulusal sorununda kendi ajandasıyla katıldığını söylemek mümkün.

 Rusya ve İran’ın hedefi

Zirvenin temel konusu Suriye olsa da özellikle son dönemde yaşanan gelişmelerin önemli gündemler arasında yer aldığı anlaşılıyor. Sözgelimi, Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte gündeme gelen “gıda krizi-tahıl koridoru” başlığı diğer yandan Afganistan’da Taliban’ın iktidarı almasıyla birlikte yaşanan yoğun göçün İran ile TC arasında yarattığı gerilim diğer yandan yine İran ile Türkiye arasında TC’nin hamleleriyle giderek gerilen “su krizi” zirvenin diğer önemli gündemleri arasındaydı.

Kuşkusuz TC açısından en önemli başlık olarakta Rojava’ya/Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik bir işgal operasyonu için rıza üretmeyi de saymalıyız.

Rusya’nın tahıl koridoru konusunda TC devletiyle daha sıkı bir ilişki içinde olmak istediğini söylemek mümkün. Rusya emperyalizmi gerek zirveyi ve gerekse de Ukrayna savaşını TC ile ilişkilerini daha fazla geliştirmek ve TC’yi ABD emperyalizminin etkisinden bir adım uzaklaştırmak adına bir fırsata çevirme hedefiyle hareket ediyor. Bu stratejinin öteden beri Rusya tarafından savunulageldiği ve uygulandığı da bir gerçek.

Rusya’nın TC ile onun talepleri ekseninde masadaki pazarlık veyahut başka bir deyişle öne süreceği talep açık ki Ukrayna savaşındaki pozisyonuna dair oldu. Rusya’nın ziyarette daha güçlü ilişkiler kurduğu ve daha yakın durduğu gücün ise İran olduğunu söylemek mümkün. ABD emperyalizmiyle girdikleri hegemonya mücadelesinin bu iki devleti pek çok başlıkta yan yana getirdiği biliniyor.

Nitekim, gerçekte ABD, AB ve NATO’nun arkasında durduğu ve savaşın fitilini ateşlediği Ukrayna savaşı da bu iki emperyalist, gerici devletin ittifakı için zemini güçlendirmiş durumda. Zirve öncesinde İran’ın Rusya’ya, Ukrayna savaşında kullanılmak üzere insansız hava araçları vereceğine yönelik haberler de bu derinleşen işbirliğinin küçük bir yansıması. Diğer pek çok başlıkta bu iki devletin dünden daha fazla birlikte çalışacağına şüphe yok.

Öte yandan Suriye’de Rusya’nın, Ukrayna savaşı dolayısıyla kimi askeri noktaları, üsleri boşaltacağı ve burayı İran’a bırakacağına yönelik tartışmalarda bunun bir başka işareti. Yeri gelmişken söylemek gerekir ki, Rusya gerek Rojava’da gerekse de Suriye’nin diğer bölgelerinde sahadaki askeri varlığını çarpıcı bir şekilde değiştirecek adımlar atmadı. Bahse konu değişiklikler esasa tekabül etmeyen irili ufaklı değişiklikler olarak okunmalıdır.

Diğer yandan Rusya’dan sonraki hedef olacağının bilincinde olan İran açısından ise Rusya ile kurulacak ilişki son derece stratejik. Zirvenin bu iki güç için, Ortadoğu’daki diğer gerici ülkelerle süregelen ilişkiler dikkate alındığında Biden’in hamlesini analiz etme ve karşı hamle geliştirme amacı taşıdığı açık. Bunların ne olacağını, nasıl karşılık bulacağını elbette zamanla göreceğiz.

TC, Rojava Devrimini boğmak istiyor

TC devletinin Rusya ve İran’la ikili sorunları kapsamında yukarıda saydığımız başlıklarla birlikte en önemli temel gündeminin Rojava Devrimi olduğu açık. Nitekim R.T.Erdoğan bir süredir iç kamuoyunu, Kürt düşmanlığı, “vatan-millet- sakarya” edebiyatı etrafında angaje etmeye çalışıyor.

Rojava’ya yönelik işgal operasyonunun “ha bugün ha yarın” diyerek sürekli sıcak tutan TC’nin amacı gerek Rusya’nın içinde bulunduğu savaş gerekse de İran’la yaşanan diğer sorunlar üzerinden yürütülecek pazarlıklarla işgal için masada el yükseltmek.

Açıklanan ortak metin zirveden TC devletinin Rojava’ya yönelik kapsamlı bir işgal operasyonuna onay çıkmadığına işaret ediyor. Özellikle de İran’ın hem Irakta’ki hem de Suriye’deki ilişkileri ve emelleri hasebiyle TC’nin olası bir işgal operasyonuna Rusya’dan daha fazla karşı olduğu anlaşılıyor. İran’ın, Irak Kürdistanı’yla kurduğu ekonomik bağlar, Süleymaniye doğalgazının Akdeniz’e taşınmasına yönelik hedefleri, Irak’ta hükümet üzerinden yürüyen iktidar mücadelesi ve Suriye’de Esad’la kurduğu merkezi ilişkinin yanısıra Haşdi Şabi eliyle cephede yürüttüğü savaştaki çıkarları, TC’nin yeni bir işgaline onay vermesine engel durumunda.

Benzer bir durumun Rusya için gerçekli olduğunu Astana görüşmeleriyle birlikte Suriye’de oluşan dengenin özellikle de TC’nin ABD ile ilişkileri dikkate alındığında Türk devleti tarafından bozulmasından yana olmadığı anlaşılıyor.

Tüm bunlar TC’nin Irak Kürdistanı’na veyahut Rojava’ya yönelik saldırılarının dozunun artmasına veya lokal düzeyde de olsa bir işgal için onay almadığı anlamına gelmiyor kuşkusuz. Rojava/Kuzey Doğu Suriye’deki halihazırdaki dengeleri değiştirmeyecek bir düzeyde daha saldırgan bir tutum, belli bölgelerin insansızlaştırılması veyahut işgal edilmesine yönelik bir mutabakat sağlanmış olabilir.

Kamuoyuna duyurulan deklarasyonun daha genel bir çerçeve sunduğu ve bu tür “ayrıntılara” değinmediği açık. TC devletinin Rojava Devrimi’ni boğmaya yönelik olası bir işgal için özellikle de Rus emperyalizminin kapısını şiddetle çalmaktan vazgeçmeyeceği de bir gerçek. TC’nin sınır ötesinden Rojava’ya yönelik her gün daha fazla artan ve can alan topçu ve SİHA saldırıları da buna işaret ediyor.

Kuşkusuz Rojava Devrimini, 10 yıldır tüm saldırılara karşı savunan halklar Türk devletinin yeni bir işgaline karşı gereken yanıtı verecektir!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu